mircmekan.tr.gg,mircmekan,trresim,resim,tr resim,telehaber.tr.gg,haber,sapancam.net,sapancam,telehaber.tr.gg,telehaber

Oyunlar(10)

FIFA 09′dan son haberler

Temmuz 3rd, 2008 - by Soulfly



Efsane futbol serisi birçok yeniliklerle oyun fanatiklerinin karşısında olacak…

EA Sports’un geleneksel futbol serisi FIFA’nın 2009 sürümünde de birçok yenilik göreceğimiz söyleniyor. Peki FIFA 09′dan neler bekleyebiliriz?

Sonbaharda tüm platformlarda boy gösterecek olan FIFA 09, söylenenlere göre 250′nin üzerinde yenilik içerecek. Yeni animasyon teknolojisi ile şutların ve pasların daha gerçekçi tepkilerle atıldığı oyunda ayrıca daha hızlı ve kontrollü top sürüşleri de oyuncuları bekliyor. FIFA 09 ile ilk defa oyun motoruna müdahale ederek takım stratejisi üzerinde tam kontrol sağlamak mümkün olacak.

Herkes Oynayabilecek

Her konsolun kendi özelliklerini en üst seviyede kullanacağı söylenen FIFA 09, 500 yeni animasyon sahnesi, çarpışma ve engelleme mekanikleriyle son dört yılın en büyük yenilikleriyle oyuncuları karşılamayı planlıyor. Dört yeni yetenek hareketiyle Ronaldinho tarzı şık hamlelerin sayısının 32′ye çıktığı FIFA 09, Wii’ye özel olarak da ünlü oyuncuların Mii benzerleriyle oynama imkanı sunacak. Yeni FIFA 09, PlayStation 3, PC, PS2, Xbox 360, Nintendo Wii ve el konsolları PSP ile DS’e sonbahar aylarında çıkacak.

Ground Control 2: Operation Exodus

Haziran 27th, 2008 - by Soulfly

Ground Control 2: Operation Exodus

Ground Control 2 oyun sitelerine ilk olarak 99′larda düşmüştü. O zamanlar Sierra bu oyunu piyasadaki en iyi görüntülere sahip olarak tanıtıyordu. Aradan 5 sene geçmiş olmasına rağmen bu durumun çok da değişmediğini söyleyebilirim. Şu an için tartışılabilir olsa da Ground Control 2 halen piyasadaki en iyi görünen RTS bence. Ünite modellemelerinin ve arazilerin aşırı detaylı olması GC2′nin türdaşları arasında daha gerçekçi ve güzel görüntülere sahip olmasını sağlamış. Yine de ağzı açık bir soru var, içinin doldurulması gereken: Acaba nasıl oynanıyor? Sonuçta herkes sadece güzel gözüktüğü için 70 milyon bağışlamak istemez; oyunun iyi oynanması da gerekir.

Ground Control 2, ilkinin hikayesinin bittiği yerden başlıyor. NSA (Kuzey Yıldızı İttifakı [yani NATO değil]) ve Impler birbirlerinin boğazlarını sıkmaya devam ediyorlar. Fakat yeni oyunda, ortama yeni bir oyuncu katılıyor: göçebe bir uzaylı ırkı olan Vironlar. Oyuncular gelecek vaat eden genç bir NSA ordu kaptanını Başkomutanlığa kadar uzanan yolunda yönlendiriyorlar.

Hikaye üzerinde daha çok durmak gereksiz. Genel olarak bakıldığında oldukça klişe bir ilerleyişe sahip olduğunu söyleyebilirim. Biraz uzaylı, büyük güçlere sahip eski uzaylı kalıntılarıyle karıştırılarak yapılmış, bugünlerin bilimkurgu rts’lerinde alışık olduğumuz birçok motife sahip. Böylesi orjinal olmayan hikayenin yanı sıra, GC2′de bir video oyunu için bile aşırı sırıtan zayıf diyaloglar mevcut.

GC oyunlarında kaynak yönetimi diye birşeyin olmadığını hatırlatayım. Bu oyunlar aksiyon tabanlı strateji yapıyorlar. GC2′de de oyuncular belli sayıda ünite ile başladıkları oyunda sayıca artmak için iniş sahalarını ele geçirip yardımcı kuvvetler taşıyan uçakları çağırıyorlar. Aksiyon üzerine inşa edilmiş oynanışa sahip bu oyun. Strateji elementleri, ünitelerin ikinci modlarının kullanılması, önemli noktaların alınması, düşmanın hareket sahasının daraltılması oyunda büyük önem arzediyor. Ek olarak Vironlar (ikinci kampanyada yöneteceğiniz) daha güçlü ve daha çok özelliklere sahip üniteler elde edebilmek için ünitelerini birleştirebiliyorlar.

Bunlara rağmen, çoğu zaman GC2 planlama ve taktik manevralardan çok, çatışmalardan ibaret. Hızla tepki vermek ve emirlerinizi verirken klavye kısayollarıyla ünite modlarını ayarlamak galibiyette anahtar görevi görüyor (eğer siz de buna taktik stratejiler adını veriyorsanız, size kalmış, bence değil). Burada benim asıl ilgimi çeken şey, her ünitenin son detayına kadar özenle modellenmiş olması. Mesela düşman kara askerini el bombasıyla patlattığınızda cesedi havaya fırlayıp parçalara ayrılıyor, alanı kan kaplıyor ve sonunda da havadan bir çift bot düşüyor. Savaş esnasında işe yaramasa da sonuna kadar zoom yaptığınızda bu 3d motorun potansiyeli hakkında biraz bilginiz oluyor.. Çok iyi fiziksel modellemelere sahip bir oyun.

 

Fakat yine de bu kadar mükemmel görüntülere sahip olması oyuna dezavantaj da getirmiyor değil. Oyunda yaşadığım en büyük sorun başta takım AI’si ve genel olarak da AI’si idi. Her ünite kendi çatışma farkındalığına sahip. Yani, bazı oyunlardaki gibi düşman ateş ederken belirlediğiniz yolda yürümeye çalışmıyor üniteleriniz. Tankınız bir A noktasında bir B noktasına gitmenizi emrettiğinizde, yolundaki düşman askerlerinin direkt üstüne sürüyor ve durup onlara ateş etmeye başlıyor. Bu da ünitelerinizin gönderdiğiniz yere gitmelerini engelliyor.

Aslında oyundaki arazilerin aşırı detaylı olması ünitelerinizin yol bulma konusunda biraz sorun yaşamalarına sebebiyet vermekte.

Sonuçta bazı düşman AI davranışlarının iyi ayarlanmamış olduğu hissediliyor. Bazen sniperlarla güvenli bir uzaklıktan onları indirmenize rağmen, kalabalık huzurlu bir biçimde bekliyor. Ya da düşman hava üniteleri askerime ateş edemeyecekleri, ve askeriminiz onlara ateş edebileceği durumlarda dahi askerin başından ayrılmayıp, patlatılmak üzere havada duruyor. Bu ve bunun gibi AI problemleri oyundan zevk almayı engelliyor.

Yine de açık arazide savaş kızıştıkça çarpışmaların şiddeti AI kodunun kötülüğünü örtüyor. Nihayetinde eğlendiren bir oyun olmuş. Acayip görüntüler, ışıklandırmalar, gölgelendirmeler, etrafta uçuşan bir sürü parçalar ve çeşitli ve detaylı haritalar bir strateji oyunu için en çok eğlendiren unsurlardır ve bu oyunda fazlasıyla bulunuyorlar. Özellikle haritaların hiç biri benzerlik hissi uyandırmıyor ve iyi bir oyun atmosferi sağlıyor. Gerçek zamanlı hava efektleri savaş alanına gerçekçiliği getiriyor.

Oynamayı eğlenceli kılan bir neden de dinamik ve iyi düşünülmüş görev dizaynı. Görevler ilgiyi üst düzeyde tutuyor ve ilerlemenizi sağlıyor.

GC2′nin uzun süren tek kişilik oyunun (iki kampanyadan oluşuyor, NSA ve Vironlar) yanında oyun aynı zamanda Lan ve CO-OP çok kişili oyun desteği sunuyor. Çok kişili oyun desteğinin pek de tutulacağı sanmamama rağmen, 70 kağıdın içinde bu özelliklerin de bulunuyor olması güzel.



İlk oyunu kötüleyen problemlerin (yol bulma ve AI sorunları gibi) bu oyunda yine ortaya çıkmış olduğunu görmek aslında üzücü. İlk oyunu sevmemi sağlayan özellikler (oyunun nasıl gözüktüğü ve düzgünce çalışması) aynen bu oyunda kendini gösteriyor. Ground Control 2 eğlenceli bir strateji sunuyor. AI rutinleri ve “değerli” strateji elementleri hakkında söyleyecek bir şeyim kalmadı, fakat mükemmel haritalar ve iyi sağlanmış savaş alanı atmosferi, eğlenceli ve dinamik görev dizaynı ile birleşince ortaya siz bitirene kadar başından ayrılamayacağınız bir oyun çıkmış. Yine de herşey oynamak istediğiniz strateji türüne bağlı.

Gangland

Haziran 27th, 2008 - by Soulfly

Gangland

Baba olmak nasıl birşey acaba? Hastane koridorlarında bir o yana bir bu yana yürümek, hemşirelerin gelip de, çocuğunuzun cinsiyetini söylemesi.. bana çok uzak kelimeler bunlar. Ben Baba olmaktan bahsediyorum. Bakın, baş harfi büyük yazdım. Godfather olayı yani. Mis gibi. Mafya konulu birçok oyun çıktı piyasaya ve oldukça popüler oldular. GTA ve Mafia bunların başında geliyor. Özellikle Mafia, derinlemesine işlediği konuyla, bizleri gerçek bir Baba olma isteğine itti. Ama öyle kolay değil Baba olmak. İlk aşamada yapılması gereken o kadar çok şey var ki.

Bunlardan ilki, Gangland adlı oyunu almak. Bu oyun, çok eğlenceli bir oyun. Sıfırdan başlayarak, sağlam bir mafya oluşumuzu konu alıyor. Sokaklardan dev binalara, 3-5 adamdan, dev bir serseri ordusuna uzanan görevler yığınını konu alıyor. 5 ayrı mafya ailesi, kardeşlerini bulmaya çalışan adamlar, verilen emirleri, gafil avlanan kardeşler. Tam bir mafya filmi.

Oyuna, sıfırdan başlıyoruz demiştim. Gerçekten de işlere en baştan başlayıp, yavaş yavaş ortama hakim olmaya çalışacağız. Önce kasabada kanunsuz işler yaparak adımızı duyuracak, akabinde cepleri doldurarak daha büyük alanlarda iş yapmaya başlayacağız. Tabi, rakiplerimiz de boş durmayacak ve bize engel olmak için ellerinden geleni yapacaklar. Sizin de onlara engel olmanız için, yapabileceğiniz birçok şey var. Mesela bir silah dükkanı satın alıp, bir de sürü ile adam kiralayıp, o adamları silahlandırarak düşman ailenin üzerine salmak. Pahalı ama etkili bir çözüm. Tabi oyunun başlarında, öyle ordu gibi adamlarınız ve binlerce kanunsuz iş yapan dükkanınız olmuyor. Oyunda ilerleyecek, itibar ve para kazanacak, ondan sonra bu söylediklerime sahip olacaksınız.

Oyunun kontrolleri çok basit neyse ki. Tüm bu anlattıklarım size zor gelmiş olabilir ama öyle değil. Oyuna alışmak hiç zaman almıyor ve çok kısa bir sürede kontrollere hakim oluyorsunuz. Bölümlerde de yapmanız gerekenler sabit. Lineer olan bölümlerde, gerekli parayı toplayıp, halledilmesi gerekenleri halledince, bir sonraki bölüme geçiyorsunuz. Bir bölümü bitirmeden, bölüm atlamak gibi bir şansımız yok. Ayrıca, oyun içinde, oyunu kaydetme imkanımız da olmadığından, hafif zorlanacağız bu konuda. Çünkü, bazı görevler oldukça zor olabiliyor. Mesela, göreviniz cebinizde çok az para varken, oldukça pahalı olan bir mekanı satın almak olabiliyor. Siz para biriktirmeye başlarken, bir yandan diğer ailelerle bir yandan da çok para getiren ama az yoran işlerle uğraşmanız gerekli. Oyunu kaydedememek, işte böyle durumlarda kötü sonuç veriyor. Ayrıca, bazı görevlerde zaman sınırlaması var ki, bu da işleri aceleye getirmeniz için iyi bir sebep.

Oyunda, aksiyon sahneleri de göz doyurucu yapılmışlar. Adamlarınızı kontrol ederken, onlar ile yakından ilgilenmeniz gerekiyor. Ateş eden birilerinden saklanmak için, askerlerinizi çeşitli objelerin arkasına saklayabiliyorsunuz veya ölmek üzere olduklarında, sağlık kiti kullanmalarını sağlayabiliyorsunuz. İşin kötü yanı, bu kadar emek verdikten sonra, tam bölümü bitirmek üzereyken ölürseniz, bütün bölümü en baştan oynamak zorunda kalıyorsunuz.

Grafikler, böyle bir oyun için fazlasıyla güzel. Karakterler çok detaylı ve hoş tasarlanmışlar. Kimin ne olduğu rahatlıkla belli oluyor. Çevre grafikleri, haritalar, binalar, araçlar ve diğer objeler de güzel görünmekteler. Araçların fizikleri pek iyi değil ama göz ardı edilebilir.

Ses efektleri süper. Müzikler bir hayli iyi. Ses efektleri ve seslendirmeler de çok temiz kaydedilmiş, kaliteleri de çok yüksek.

Oyunun birçok artı yönü var. Ama kötü yanları da yok değil. Oyunun, yeniden oynanabilirliği sıfır. Çünkü görevler çok lineer. Bir görevi bitirdiğinizde, artık neler olduğunu tamamen bileceksiniz ve o bölümü yeniden oymananız için bir sebep kalmayacak. Save edememe sorununu da buna eklersek, oyunun puanı çok düşüyor.

Yine de, mafya dünyasını tatmak için şans verilmesi gereken bir oyun diyorum ben. Eğlenceli de. Büyük eksikleri olmasa, oyunun harika olduğunu söyleyebilirdim ama ne yazık ki, ölümcül hataları var. Ama dediğim gibi, GTA ve Mafia’ya değişik bir açıdan bakmak için, bu oyun oynanmalı…

 

Evil Genius

Haziran 27th, 2008 - by Soulfly

Oyunumuzun türü ise gerçek zamanlı strateji ve biraz da role-playing. Oyuna, azıcık Sims tarzı role-playing, hepimizin bildiği masaüstü oyunu Risk’den biraz dünya haritası stratejisi ve Majesty ile Dungeon Keeper’ın strateji oyunlarına getirdiği farklılık (birimlerinizin kontrolünün sizde olmaması) ile X-COM ve Dungeon Keeper türü üs yapımı eklenmiş. Oyunumuzun yapımcıları konu ve grafik olarak da eski James Bond’lardan ve Austin Powers’tan oldukça etkilenmişe benziyorlar. Evil Genius’ta kötü tarafız ve dünya çapında bir suç organizasyonu kurmaya çalışıyoruz. Her kötü adam gibi bizimde amacımız dünyayı kontrol etmek. Oyuna üç suç manyağından birini seçerek başlıyoruz. Bu manyaklar sırasıyla psikopat tipli Maximilian, hatun kişi Alexis ve çekik gözlü Shen Yu. Manyağımızı seçtikten sonra bir tutorial ile başlamamız mümkün. Bahsettiğim manyakların her biri yanında birer “henchman” ile geliyor.

Henchman’ler oyun içerisinde Evil Genius’umuzdan sonra doğrudan kontrol edebildiğimiz tek adamlar. Bu yüzden bizim için çok önemliler. Henchman’ler deneyim kazandıkça farklı yeteneklerini ortaya çıkarıyorlar. Oyun boyunca başarılı oldukça ortaya çıkarabileceğimiz yüzlerce hepsi birbirinden komik çizilmiş henchman var. Jagged Alliance’da favori adamım Ivan olduğu için midir bilmem burada da favori henchman’im Red Ivan oldu. Henchman’lerimiz ölümsüz değiller. Uzun bir süre yaralandıklarında ya da süper ajanlar tarafından öldürülebiliyorlar.

Evil Genus’a bir adada oldukça yüklü miktarda para ile başlıyoruz. İlk işimiz bu adaya gizli üssümüzü kurmak olacak. Sonrasında yapmamız istenen görevleri yerine getireceğiz. Tycoon oyunlarından tanıdığımız üç boyutlu izometrik, 360 derece görüş açımızın olduğu, zoom yapabildiğimiz bir alanda gizli üssümüze tüneller, kontrol odası ve kötü adamlarımızı barındıracağımız odaları yaparak başlıyoruz. Bu odaların yapımı biraz zor. Örneğin adamlarınızın barınacağı odaları yapmak tek başına yeterli değil. Bu odalar yapıldıktan sonra içerisinde yataklar, dolaplar, kapılar vs. konulmalı. Bu yüzden oyuna ilk başladığımızda yapacağımız odaların büyüklükleri ve içlerine ne kadar, yatak, dolap vs. konulacağı ile bu odalarda kaç kişinin barınabileceği konuları biraz muallakta kalıyor ama oynayıp tecrübe ettikçe alışılıyor. İlk olarak boşta olan adamımız gidiyor ve bir çanta alıyor. Daha sonra dinamitleri alıyor ve odanın yapımına başlıyor.

Oyunun en zevkli anları işte burada yatıyor. Yaptığınız odalarda olan biteni seyretmek. Adamlarınızın kuklalar üzerinde kavga/dövüş çalışmaları yapmaları ve hatta birbirlerini çalıştırmaları ile esirlerinize yaptığınız birbirinden komik ve yaratıcı işkenceleri seyretmek büyük bir zevk. Adamlarımızın barınacağı odaların yanı sıra işkence odaları, çalışma odaları ve araştırma odalarıda yapacağız. Bütün bunları yaptığımız oyun arayüzü, bir strateji oyununa göre oldukça basit. Hatta şu ana kadar oynadığım en kolay arayüzlü strateji oyunu diyebilirim. Bu özelliğide Evil Genius’un oynanabilirliği için çok büyük bir artı puan getiriyor.


Gizli üssümüzü inşa ederken, işçilerimizi doğrudan görevlendiremiyoruz. Bir odanın yapılacağı yere ve büyüklüğüne karar verdikten sonra işçinin gelip yapmasını bekliyoruz. Oyunun başlarında bu pek sorun olmazken üssümüz büyüdükçe uzun bir süre yapımı beklemek zorunda kalabiliyoruz. Bu noktada yapılacak işler için bir öncelik atamak mümkün ama pek işe yarıyor denemez. Bu beklemedeki en büyük sebeplerden birisi de adamlarımızın özelliklerinden kaynaklanıyor. Bu konuda çok dikkatli olmak lazım. Evil Genius’ta adamlarımız diğer stratejilerde olduğu gibi, standart olarak yap sonra sal çayıra şeklinde adamlar değil. Adamlarımızın, sadakat, dikkat, zeka, sağlık ve dayanıklılık şeklinde beş farklı özellikleri var. Eğer bu özelliklerinin geliştirilmesi üzerinde çalışmazsanız etrafta öyle aptal aptal gezen embesil adamlarınız oluyor ve bu adamlarla tabi ki dünyayı kontrol edemiyoruz. Bu noktaya önem vermemek sonucunda bütün suç imparatorluğunuzu kaybedebilirsiniz. Bunun haricinde adamlarımızı eğitmek için en iyi (ya da kötü mü demeliydim?) yollardan biride onları öldürmek. Evet, adamlarınızdan birini öldürdüğünüz zaman diğerlerini seyredin nasıl bir korkuyla işlerine sarılıyorlar.

 

Burnout 3 Takedown

Haziran 27th, 2008 - by Soulfly

Burnout 3 Takedown

Etkileyici bir giriş demosunun ardından yine bir o kadar başarılı ana menümüz geliyor. Demodan da anlaşıldığı gibi artık Burnout’ta “hasar modelleme” mevcut. Bu da oyuna ayrı bir gerçekçilik katıyor. İnternetten bu bahsi geçen giriş demosunu çekebilirsiniz. Trailer olarak çıkmıştı.

Giriş işlemleri aslında tanıdık. Burnout 2′deki gibi ilk olarak Profile kaydetmemiz gerekiyor. Kaydettikten sonra oyuna başlayabiliyoruz. İstediğimiz zaman ana menüde Driver Details’e girip, burada oyunun kaçta kaçını bitirdiğimizi, burnout puanlarımızı, hasar puanlarımızı, kazandığımız kupaları, rekorlarını görebiliriz. Ayrıca eğitim bölümü, ekstralar ve ayarlar da burada bulunmakta.

Oyundaki menüleri açalım biraz;

Settings: Yine BO2′den bildiğiniz ayarlar bulunmakta. Titreşim, ekran ayarı, ses ayarı, kamera ve ayrı olarak da çarpışma anı ayarları. Ayrıca NFSU’daki gibi artık şarkıları da EA Trax bölümünde dinleyebiliriz. EA bunu artık yarış oyunlarında hep uygulamaya başladı. NFSU2′de de olacaktır. İyi de yapıyor. Müzikler rock ağırlıklı ve gerçekten çok iyi seçilmiş ve oyuna uymuş. Ama tabi yarış anında müziği motor sesinden daha aza ayarlamanız iyi olur. Motorun etkileyici homurtusunu dinlemek her şarkıdan daha güzel geliyor insana.

Extras: Bu bölümde videolar ve �yaşasın!- NFSU2′nin demosu bulunuyor. Evet yanlış duymadınız! Yakında internete damlayacak ama eğer iyi bir internet bağlantınız yoksa bunu indirmek biraz zor olur. Zira biraz büyük bir dosya olacak. Neyse, yakında bu demodan görüntüler ve kısa videolar yollayacağım. Dönelim BO3TD’ye.

Ekstraların ardından training bölümüne gelelim: Burada yer alan eğitimde size nasıl yarışmanız gerektiğini, burnout’ı nasıl kazanacağınızı risk=ödül denklemiyle gösteriyor. Kaza eğitiminde ise yapmanız gereken zaten belli :) Kazanabildiğiniz kadar para kazanmak.

Driver Details bölümü bu kadar. Gelelim şimdi asıl konuya; Multiplayer’da iki kişi split screen olarak (ekranı ikiye ayırma) oynayabiliyoruz. Artık arkadaşlarınızla BO2′den sonra kapışacağınız yeni bir eğlence. Ama ikinci oyundan farklı olarak BO3′te Road Rage, Team Crash, Double Impact ve Party Crash bölümleri bulunmakta. Road Rage’te kazanan kişi olmanız için “Ayakta Duran Son Kişi” (Last Man Standing) olmanız ya da 10 tane Takedown yapmanız gerekiyor. Takedown ise arabayı sağa ya da sola sıkıştırarak elde ettiğimiz puan türü. Team Crash’te ise arkadaşınızla birlikte olabilecek en büyük kazayı gerçekleştirmek için oynanabilecek mod, Crashbreaker ise R2 tuşuyla arabamızı patlatarak daha fazla kazaya sebep olmamız için. Mesela Crashbreaker’in 6 veya 7 derse bu, o kadar arabaya çarpmamız gerekiyor anlamına geliyor ki R2 ile arabayı patlatabilelim.

Gelelim Double Impact’e. Burada hanginizin kaza yapmakta daha tecrübeli olduğu ortaya çıkacak. Hanginiz daha iyi? Sen mi yoksa PS2’si olmayan arkadaşın mı? :) Eğer kazanamazsan vay haline! Son olarak da multiplayer modu Party Crash’te ise kazaları tek tek mi yapacağız yoksa takımlar halinde mi yapacağımızı belirten bir nevi seçenek var.

 

Peki yalnız takılmak isteyenlere yönelik bir seçenek yok mu? Olmaz mı? Single Event tek kişi olarak normal yarış, zamana karşı yarış ve kaza gibi bölümleri içeriyor. Ayrıca kilitli birimleri (araba, harita vs) açmak için de Burnout 3 World Tour’a girmemiz gerekiyor. USA, Europe ve Far East olmak üzere 3 kıta/yer mevcut. Tabi USA hariç diğer ikisi kilitli. USA’de iyi yarışlar çıkararak bu diğer bölümleri açabileceğiz.

Race seçtiğimizde çeşitli modlarla karşılaşıyoruz. Ama sadece 1 bölüm açık oluyor. Compact Grand Prix, Eliminator, Special Event, Face Off, Muscle Grand Prix gibi modlar mevcut ama tabi ki kilitli. Madalya kazanarak bunları açabileceğiz. Crash modunda da Trailer Trash, Shut Up And Jump, Showdown, Ticket To Collide, 3 Ways To Fly, Bridge Too Far, Out Of Control, Fear Factor, Pick Up The Pieces gibi bir çok mod var. Bu modlar bizleri epey uğraştıracağa benziyor. Ayrıca şunu da söylemeden geçemeyeceğim. İlk bölümün ilk Race’inde altın madalyayı hala kazanamadım!

Artık rakiplerimiz çok hızlı. Hiç affetmiyorlar. BurnOut 2′den biraz daha (!) fazla alışmamız gerekiyor bu oyunsa sanırım… Bir de bölümleri seçtiğiniz zaman ne yapmanız gerektiğini gösteren videolar gösteriliyor. Altyazı yok ne yazık ki ama merak etmeyin tane tane konuşuyor.

Kontrollere gelince. BO2′den hiç farkı yok. Hemen hatırlarsınız. NFS serileri gibi araba kontrolünde her zaman değişiklik gösteren bir oyun değil. Eskaza ikinci oyunu oynamak isterseniz kontrollere geçişte zorlanmazsınız. Bu da çok büyük bir artı.

Oyuna girdiğiniz zaman grafiklerdeki değişikliği farkedeceksiniz. Özellikle arabalar çok iyi modellenmiş. Grafikler gerçekten PS2′nin gücünü (NFSU kadar olmasa da) yeterince kullanıyor. Müzikler ise dinlemeye değer. Hatta benim gibi tv kartınız varsa bilgisayara bağlayıp müzikleri mp3 olarak da kaydedebilirsiniz. 20′nin üzerinde şarkı mevcut. BO2 şarkılarını sevdiyseniz bunlar da kesinlikle hoşunuza gidecektir.

Oyun hakkında söylenebilecekleri söyledik, şimdi de biraz taktik konusna değinelim. Race yaptığınızda kesinlikle her zaman ters şeritten gidin ve arabaların dibinden geçin. Böylece çok hızlı bir şekilde burnout barı dolmuş olacak ve eğer burnout süresince de hala ters şeritten giderseniz x1, x2 burnout yapabilirsiniz. Bu arada burnoutla yaptığımız hız çok gerçekçi olmuş. Uçuyoruz resmen. Aman viraja nitroyla girerken bir iki defa frene basmayı unutmayın :) Yoksa güzelim arabayı birazcık(!) çizebilirsiniz. Açıktan alın ve döneceğiniz yöne doğru gazı köklediğinizde frene bir kaç defa basın ki patlamayın.


Oyunun bir eksisi dışında başka bir şey gözüme çarpmadı: Oyunun yükleme süreleri BO2′den daha fazla. Adamı bıktıracak derecede değil ama daha uzun sürüyor.

 

Crash modunda oynadığınız zaman ise sakın altın madalya kazanmadan diğer bölüme geçmeyin. Gümüş ya da bronzda kalmayın. Kesinlikle altını alın. Bütün bölümler boyunca altın madalya elde ettiğinizde yeni arabalar ve yeni bölümler açarsınız. Gümüş ve bronzda da açarsınız ama altın kazanırsanız hepsi açılır. Bir tüyo daha: Başlangıç anında burnoutla başlamak istiyorsanız, geri sayımdayken (3, 2, 1, Go) gaza ve frene basılı tutun ve saniye 2′deyken freni bırakın ama gaza basılı tutmaya devam edin, araba patinaja başlayacak. Sonra tam başlamadan hemen önce gazı bırakın ve hemen yine gaza basılı tutun seri bir şekilde. İşte size burnout ile başlangıç. Diğer arabalar tarih oldu. Tabi kaza yaparsanız siz tarih olursunuz çünkü BO2′deki gibi kolay rakipler yok karşımızda. Bu arada Finish’e bir kaç metre kala eğer birinci sırada değilseniz, Finish’i geçmeden önce bölümü yeniden başlatın. Aksi takdirde hem yüklemeyi beklersiniz hem de diğer yarışa geçer. Sonra siz yine anamenüye dönersiniz sonra kaybettiğiniz yarışı açarsınız ooo yükle babam yükle.

 

Besieger

Haziran 27th, 2008 - by Soulfly

Besieger

İskandinavya gecelerinin karanlığında yalnızca çok iyi korunan şehirler, tek bir umudu besleyerek uyumaya cesaret edebilirler… Vikingler, Ogre’lar ve Cimmerian’ların saldırılarına direnebilme umudu. Vikingler ve Cimmerian’lar barış içinde yaşarlardı.. ta ki bir gün ağabeyi Korin’in yokluğunu fırsat bilen Karon Cimmerian Krallığı’nı Vikinglere karşı kanlı bir savaşa sürükleyene kadar.
Oyunumuz temelde üç ırk arasında geçiyor, Vikingler, Cimmerianlar ve Ogrelar. (Ek olarak kurtadamlar, iskeletler, vs sayılabilir) Kahramanımız Vikinglerin lideri Barmalay, ki oyundaki en önemli ilk karakter. Çünkü onun ölmesi demek görevin çuvallaması demek. Bu yüzden sadece bize verilen misyonları tamamlamamız yeterli değil, daima Barmalay’i de korumak zorundayız. Hazır Vikinglerden ve Barmalay’den bahsetmişken yönettiğimiz takımları (unit) oluşturan bireylerden de bahsedeyim.

Tehlikede olan sadece fantastik ve büyülü varlıklar değildir. Kalelerinin arkasında savaş cephanesinin en tehlikeli silahları büyük bir hızla tek bir amaç için üretilmektedir: mistik şehirlerin yok edilmesi.

Laf olsun torba dolsun diye alıp da daha birinci dakikasında ekrana kilitlendiğim oyun sayısı bir elin parmaklarını geçmez herhalde. Besieger da aynen böyle bir keşif oldu benim için. Benim gibi tarihe ve tarihin eski savaşçılarına meraklıysanız, bir de strateji oyunlarından hoşlanıyorsanız, tercih edilebilir bir oyun karşınızdaki.

 

İŞÇİ: Vikingler için toplumun en vazgeçilmez elemanı çünkü yerleşimin başlaması, binaların ve askerlerin yetişmesi, kısacası her şey onlara bağlı. Ne yazık ki bu çok önemli elemanlar aynı zamanda savaşta ilk esir alınanlar.
MERDİVEN TAŞIYICISI: Saldırı sırasında kale duvarlarına ya da önlerine çıkan engellere tırmanmaları gerektiğinde sırtında taşıdığı merdiveniyle diğerlerinin önünü açan Viking.

KADIN: Temel olarak ev işlerinde çalışan ve gerektiğinde yardım eden güçlü bir kadın.

DEMİR USTASI: Özellikle silahların yapımı ona bağlı olduğu için oyunun ilerleyen bölümlerinde hayati önem taşıyan bir başka karakter.

MIZRAKÇI: Adı üstünde, savaşlarda mızrağıyla dövüşen ve yenilmesi zor bir Viking.

ŞÖVALYE: Viking şövalyesi savaşlarda daima en önde giden ve tüm savaşçılar içinde en hızlı olanı.

KORUYUCU: Diğer tüm birimlerden daha yavaş hareket eden ve savunmayı yapan birim.

Oyuna başlamadan önce hem genel olarak kontrollere alışmak, hem de neyi nasıl yapacağınızı anlamak bakımından tutorial’ı oynamanızı tavsiye ederim. Dilerseniz ana menüdeki Options’dan çeşitli ayarlarınızı da değiştirebilirsiniz. Bu ayarlar 4 grupta toplanmış. Game: zorluk derecesi, darbelerin efektli olup olmaması ve CPU’dan alınan yük; Audio ayarlarında ses, 3D ses, efekt sesi ve konuşma sesi; Video ayarlarında ekran çözünürlüğü, monitörün refresh hızı, grafik kalitesi ve gamma; son olarak Controls bölümünde de klavye kısa yol tuşlarını istediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz.

 

Oyun ekranımızda ise yine çeşitli kontrolleri içeren butonlar var. Sağ üst köşedeki 6 butondan ilk üçü kamera ayarları ile ilgili. Besieger’da 3 farklı kamera modunu kullanabiliyorsunuz. Bunlardan ilki olan Advanced Mode’u seçerseniz, farenizin tekerleğini basılı tutarak sağa sola hareket ettiğinizde 3 boyutlu görüntüyü bozmadan etrafınızı inceleyebilir, tekerleği ileri geri oynatarak zoom yapabilirsiniz. İkinci mode olan Simple Mode’u seçerseniz, kuşbakışı ve iki boyutlu olarak takımınızı yönlendirebilirsiniz.

Son olarak Follow, yani takip mode’unda ise kamera otomatik olarak seçtiğiniz adamlarınızın hareketlerini takip eder. Kameradan sonraki buton kahramanların ikonunun ekranda sürekli belirmesi ya da belirmemesi le ilgili. Default olarak seçili olduğundan örneğin lideriniz Barmalay’in ikonu daima ekranın sağ üst tarafında gözüküyor. Oyunun çeşitli aşamalarında buna başka ikonlar da eklenebiliyor. Daha sonraki buton o anki görevimizi belirleyen Current Mission butonu. Olur da bölümü geçebilmek için neleri başarmanız gerektiğini hatırlayamazsanız bu buton size yardımcı oluyor. Son olarak ise Menu butonu var ki bu da ana menüye dönmenize yarıyor. Ekranın sol tarafında dikey olarak dizilmiş butonlar ise saldırı esnasında adamlarımızın alacağı pozisyonu belirlememizi sağlıyor. Bunlar çoklu sıra, ikili kolon, yarım daire, üçgen veya dağınık saldırı vs gibi seçeneklerden oluşuyor. Ekranın alt tarafındaki üç bölümden ortadaki adamlarımızı kontrol etmeye, üretmemiz gereken çeşitli materyallerden ne kadar olduğunu görmemize ve komutları seçmemize yarıyor. Onun sağında bulunduğumuz yeri gösteren küçük bir harita ve oyun hızını ayarlayabildiğimiz çubuk, solunda ise ekranda bir nesne ya da karakteri seçtiğimizde onunla ilgili detayları gösteren pencere bulunuyor.

Tutorial bölümü neyi nasıl kontrol edeceğinizi ve oyunun genel mantığını kavramak için bulunmaz bir nimet olsa da, hani bazı tembel ya da bir an önce oynamaya hevesli arkadaşlar için bu konuda da bir iki şey söyleyeyim. Öncelikle Besieger’da armut piş ağzıma düş olarak sahip olduğunuz yegane şey bir kaç işçi ile Ogre’lardan kurtarmanız gereken, çoğunluğu tahrip olmuş küçük bir köy. İlk yapmanız gereken şey mevcut işçilerinizi kullanarak yeni evler yapmak. Çünkü her ev default olarak 5 tane yeni işçi sahibi olmanıza yarıyor ve daha önce de dediğim gibi işçiler toplumunuzun temel taşı. Bunu işçilerinizi ister control tuşunu basılı tutarak tek tek, isterseniz hepsini içine alacak şekilde farenin sol tuşuyla bir dikdörtgen çizip seçerek, ekranın altında açılan kontrollerden Build butonunu ve solda görülen bina seçeneklerinden evi seçerek sonra da zeminde uygun bir yer belirleyerek yapıyorsunuz.

Tabi ev yapabilmek için belirli bir kereste stoğunuzun olması lazım. Eğer bu stok yeterli değilse işçileri seçtikten sonra etraftaki ağaçların üstüne sağ tuşla tıkladığınızda otomatik olarak ağaç kesmeye ve en yakın eve depolamaya başlıyorlar. Evlerinizi iyileştirmek isterseniz seçtiğiniz bir eve daha fazla ağaç depolatabilirsiniz. Bunun için önce herhangi bir işçiyi sonra da istediğiniz evi seçmeniz gerekiyor. Evler geliştikçe barındırdıkları nüfus sayısı da paralel olarak artıyor. Oyun ilerledikçe daha farklı binalar yapabilmek için taşlara, silah yapmak için demire vs de ihtiyacınız olacak.

Bunları da hep aynı mantıkla yapacaksınız. İşçi sayınız arttıkça onları inşa ettiğiniz çeşitli binalarda yetiştirip okçu, mızrakçı vs gibi farklı askerler oluşturabilir, marangoz atölyeleri, maden işleme atölyeleri, silah yapım yerleri, kuleler, koruma surları vs, inşa edebilirsiniz. Böylece hem kentlerinizi geliştirecek hem de yavaş yavaş askeri gücünüzü oluşturarak düşmanlarınızın peşine düşecek ya da şehrinizi saldırılardan koruyacaksınız. İlerleyen bölümlerde kimi zaman saldırılardan kurtardığınız fantastik yaratıkları ya da ordusunu yerle bir ettiğiniz bir düşman lideri de kendi ekibinize katacaksınız.

Besieger 2 cd’de geliyor ve toplam 12 ana bölümden oluşuyor. İnternet ortamında multiplayer oyun seçeneği de var. Ya da ana menüdeki Skirmish seçeneğini seçerseniz bilgisayara karşı savaşma üzerine kurulu bir oyun da oynayabilirsiniz.

Oyunun artı ve eksilerine gelince… Öncelikle Besieger’ın grafikleri gerçekten de hoş. Başka strateji oyunlarından farklı olarak dere, tepe ve ağaçlardan başka etrafta koşturan ceylanlar, börtü böcekler hem bir canlılık hem de gerçeklik katıyor. Farklı kamera seçenekleri her ne kadar çeşitlilik arz etmek bakımından iyi düşünülmüşse de çoğu zaman hangi mode’u seçerseniz seçin, insanı sinir edebiliyor. Özellikle advanced mode’da etrafa bakayım derken dağların, tepelerin arasında kaybolup yön duygunuzu tamamen kaybedebiliyorsunuz. Oyunun en büyük eksiklerinden bir tanesi seslendirme ve ses efektleri bence. Seçilmiş ve hareket halinde olan karakterlerin dışında kimseden çıt çıkmadığından insan biraz eksiklik hissediyor. Bir de Vikingler gibi tarihe savaşçı ruhları ve vahşilikleriyle geçmiş insanların saldırı esnasında barbarca bağırıp çağırmalarını bekliyor insan ama bu tarz bir motivasyon ne yazık ki mevcut değil.

Ayıptır söylemesi düşmanlarımız da biraz armut gibiler. Daha çok oldukları yerde durup bizim saldırmamızı bekliyorlar. Değişik taktikler, akıllı manevralar falan beklemeyin. Üstelik biraz da fazla kolay ölüyorlar galiba. Açıkçası bir kaç adamla kalabalık düşman gruplarını rahatlıkla haklayabiliyorsunuz. Beni en çok delirten problemlerden bir tanesi de dar mekanlarda adamlarınızı gruplar halinde sokmak zorunda olmanız. Aksi takdirde orada sıkışıp kalıp hareket edemeyebiliyorlar. Buna karşılık farklı savaşçılara farklı komutlar vermek istediğinizde oyunun hızını yavaşlatarak panik yaşamadan ayarlamaları yapabilmeniz ise artılardan biri.

Bence güzel bir başka özellik ise oyunun tamamen savaşa dayalı olmaması ve geri planda şehirlerin inşası, adamların yetiştirilmesi gibi ek işleri yapma zorunluluğunuzun olması. Multiplayer seçeneğini merak eden arkadaşlar için de bir dip not düşeyim. Her ne kadar ben denememiş olsam da oynayanlar çok fazla memnun kalmamışlar.


Sonuç olarak Besieger bu haliyle, bir gerçek zamanlı strateji oyunu olarak hit olacak ve yıllarca herkesi esir edecek türden bir oyun değil. Yine de benim gibi bu türde çok iddialı olmayanlara ya da şu sıcak yaz günlerinde sıkılmadan vakit geçirmek, kafayı dinlendirmek isteyen strateji severlere iyi bir çeşni olabilir.

 

Battlefield: Vietnam

Haziran 27th, 2008 - by Soulfly

2. Dünya savaşı mekanlarından artık bıkkınlık yaşıyor olmalı herkes. Bu yapımcıların da kulağına gitmiş olmalı ki, artık son zamanlarda rotayı biraz daha doğuya kaydırdılar. Yeni mekanımız Vietnam artık arkadaşlar. Sık bitki örtüsü, uçsuz bucaksız ormanları ve tuzaklarıyla, Vietnam bize çok iyi gelecek. Vietcong: Fist Alpha’dan sonra, sıkı bir multiplayer deneyimi için, Battlefield: Vietnam emrinize amade. Aslına bakarsanız, ilk oyunun popülerliğinden sonra bu oyuna pek şans vermemiştim ben. En azından bomba etkisi yaratamaz diye düşünüyordum. Desert Combat gibi modların da çıkmasıyla, BF1942, şaheser statüsüne erişmişti neredeyse. BFV ise, sadece ortam değişikliği sağlayacak bir oyun gibi geliyordu bana. Öyle de olmuş. Aslında oyun aynı oyun. Birkaç yenilik ve mekan değişikliğinden başka birşey yok.Oyundaki kontroller ilk oyun ile aynı. Zaten motor aynı motor. Bir değişiklik yapılmamış. Kontroller oldukça kolay olduğundan, alışmak için zaman harcamaya gerek yok. Kısa zamanda oyuna alışabiliyorsunuz. Araçların kontrolleri, özellikle havada olanlarınkiler, zor. Alışmak gerekiyor. Alışana kadar da, birkaç defa çakılmak zorunda kalıyorsunuz. Ama bir kere alıştığınız zaman, ilk başta helikopter olmak üzere, araçlardan inmeyeceksiniz. Haritaların dev gibi olduğunu da düşünürsek, zaten yaya dolaşmak pek de mantıklı değil.

Daha oyunun ilk başlarında, müziklerinin ne kadar kaliteli olduğunu anlıyorsunuz. Olayın anlam ve önemine de uygun seçilmiş müzikler. İlk başta bundan bahsediyorum, değişiklik olsun diye. Parçalar arasında Edwin Star’ın War adlı parçası da var ki, dinlemenizi tavsiye ederim. Diğer parçalar da, meşhur parçalar.BFV’de, dev haritalarda araç kullanımı biraz daha geliştirilmiş. Bazı modlarda helikopter kullanımına verilmiş olsa bile, bu oyunda daha adam akıllı bir şekilde oyuna entegre edilmiş helikopter. Ayrıca jeep, tank, bot gibi araçları da kullanabiliyorsunuz. Benim en çok hoşuma giden ve oyunda bir ilk olan özellik ise, helikopterdeki askerlerin sağdaki ve soldaki silahları kullanabilmesi. Mesela, siz helikopteri kullanırken, iki arkadaşınız da sol ve sağdaki silahları almışlar ve çevreye hep birlikte dehşet saçıyorsunuz. Doğru kullanıldığı zaman, savaşın kaderini değiştirecek bir durum bu. Helikopterin kontrolü biraz zor ama alıştıktan sonra, helikopter spawn noktalarında kuyruklar oluşacak. Bundan eminim.

 

Oyunda yine iki taraf var. Amerikalılar ve onlara yardım eden Vietnam müttefikleri bir taraf, Kuzey Vietnam ve Vietcong müttefikleri ise diğer taraf. Her zaman olduğu gibi, çok çetin savaşçar yapılıyor bu iki taraf arasında. Her iki tarafın da silahları o zamanlarda kullanılmış orjinal silahlardan oluşuyor. Ayrıca oyunda bulunan 16 bölüm de, yine o zaman yaşanmış popüler savaşlardan esinlenerek hazırlanmış. Oyunda 16 bölümden bahsettim ama 12 harita olduğunu gördüğünüzde şaşırabilirsiniz. Bu oyundaki 2 haritanın 2 kere kullanılmasından kaynaklanıyor.

 

Bu oyunda, beğendiğim özelliklerden biri de, her haritanın tarzının bir diğerinden farklı olması. Mesela bir haritada, hava gücü fazla olan kesinlikle kazanırken, bir diğer haritada ise kara kuvvetleri güçlü olan kazanıyor. Başka bir haritada uzaktan adam öldürmek rahatlık sağlarken, başka bir haritada ise yakın dövüşten hoşlanmanız gerekebiliyor. Haritaların böyle farklı karakteristik özelliklerinin olması, sıkılmayı önlediği gibi, online müsabakalarda da, zorlayıcı bir atmosfer oluşturuyor.

yunun tarzından bahsetmeye gerek duymuyorum. Çünkü birşey değişmemiş oyunda. Kontrol noktalarını ele geçiren, söz sahibi oluyor. Spawn noktaları da bu kontrol noktaları oluyor.

Oyun normalde multiplayer oynanmak için tasarlanmış ama yine de size tek başınıza oynamanız için da şans tanıyor. Konu falan yok tabi. Bot’lara karşı savaşmak durumundasınız. Bu pek hoş birşey değil çünkü botlar salak. Bu single modu sadece online moda alışmak için kullanın derim. Çünkü 2-3 haritadan sonra, en zor modda bile sıkılıyorsunuz.

İlk oyunda olup da bu oyunda da devam eden hatalar söz konusu. Bazıları tam olarak hata değil ama olmamalıydı. Mesela bağlantınız ne olursa olsun, kalabalık ortamlarda yavaşlama oluyor. Hatta hep birlikte oyundan düşme gibi bir sorun bile yaşayabiliyorsunuz. Aynı anda 64 kişinden bahsediyorum. Bir de, mesela bir merdivenden hızlıca indiğiniz zaman, yüksekten düşmüşsünüz gibi sağlığınız azalabiliyor. Bu birkaç oyunda daha gördüğüm bir sorun. Halledilmesi gerekirdi. Oyunda bunun gibi irili ufaklı hatalar var. Bazı engellerin üzerinden bir hamlede atlayamamak, araçlara binerken veya inerken sağa sola savrulmak.. bu hatalar belki ileride çıkacak yamalarla halledilebilir.

Grafiklere bakacak olursak, bence en köklü değişikliklerden biri de grafiklerde olmuş. Vietnam bitki örtüsünü adam gibi göstermek için, oyunun motorunda da sağlam değişiklikler yapılmış. Bitki örtüsü, ağaçlar, yer şekilleri ve benzeri cisimler süper görünmekte. Görülebilir mesafe konusunda da oyun oldukça cömert. Karakterler çok iyi görünüyorlar. Silahlar da öyle. Araçların modellemesi de gayet gerçekçi. Grafiklere dikkat edildiği gibi fizik kurallarına da dikkat edilmiş. Ağır araçların gerçekten de ağır olduğunu anlayabiliyorsunuz.

Seslerden daha önce de bahsetmiştim. Gerçekten benden tam puan aldılar. Müzikler başta olmak üzere, ses efektler, silah sesleri harika yapılmış. Göze hitap ettiği gibi, kulağa da hitab ediyor oyun.


Sistemleri az buçuk zorlasa da, yine de bazı detaylardan fedakarlık ederek, oyunu hızlandırabiliyorsunuz. Oyunun asıl zorladığı şey, internet bağlantınız. Daha önce de bahsettiğim gibi, bağlantınız süper de olsa, bazı yerlerde yavaşlama yaşayabiliyorsunuz.BF1942′den sonra, değişik ortamda geçen, aynı kalitede olan bir oyun iyi gitti doğrusu. Çeşitli yerlerden öğrendiğime göre, şu anda herkes aralıksız bu oyunu oynamaktaymış. Değişiklik millete yaradı demek ki. Özellikle de araçlardaki iyileşme, kontrollerin kolaylığı, Battlefield: Vietnam’ı süper bir oyun yapıyor.

Against Rome

Haziran 27th, 2008 - by Soulfly

Against Rome

Geri zamanlı strateji oynamayalı ne kadar zaman oldu acaba? Hatta gerçek anlamda şiddet ve savaş içeren bir tane oynamayalı uzun zaman oldu. Hatta ve hatta, eski zamanlarda geçen, gerçek tarihi savaşları da oynamama izin veren bir tanesini oynamayalı çok çok uzun zaman oldu. Hatta ve hatta ve hatta… tamam sustum…Şimdi… Against Rome. Yani, Roma’ya karşı. Roma’ya kafa tutabilen kişiler, eminim o zamanlar birer halk kahramanı olarak karşılanırdı hanlarda, hamamlarda. Bu oyunda da, minik bir köyde, bir barbar kavmi olarak oyuna başlıyoruz ve gittikçe gelişerek, meşhur Roma İmparatorluğu’na kafa tutuyoruz. Bu o kadar da kolay değil tabi ki. Yiyecek için, gelişmek için, madenler için, altın için, en önemlisi yaşamak için birşeyler yapmanız gerek. O da, savaşmak.

Oyunda, 3 taraftan birini seçerek, 24 bölüm campaign görevlerini yapmanız gerekecek. Her tarafın 10 ayrı karakteri var. Bunlar genelde savaşçı karakterler. 15 tane de bina çeşidimiz var ki, bunlar da genelde askerlere yarar sağlayan binalar. Oyunda management olayı çok da derin değil. Asıl olay savaşmak olduğundan, micro management olayından uzak durulmuş. İyi de edilmiş. Sıkıcı olurdu oyun.

Oyundaki atmosfer gerçekten etkileyici. Gerçek zamanlı olması, yaşayan bir dünyada olduğunuzun hissettirilmesi anlamına geliyor. Etfarta olan biten de size bunu hissettiriyor. Mesela ortalıkta hoplaya zıplaya dolaşan havanlar, hava değişiklikleri, fırtınalar ve yağmurlar, bitkilerin ve ağaçların hareket edebilmesi… bunlar çok gerçekçi yapılmış. Atmosferi tamamlamış.

Kontroller oldukça kolay. Oyunun savaş sistemi diğerlerinden biraz farklı ama alışmak zaman almıyor. Hatta alışınca herşeyin ne kadar kolay olduğunu anlayacaksınız. Oyun da pek zor değil aslında. Klasik RTS oyunları gibi, köyünüzde işler iyi gittiği zaman, ordunuz için de işler iyi gidiyor. Açlık çekmesinler, popülasyon artmasın gereğinden fazla yeter. Bir de, hal-i vaktiniz yerinizde olacak tabi. Yoksa, askerler donlarıyla ortalıkta dolaşmak zorunda kalırlar ki, biliyorsunuz donlar kurşun geçirirler :) Kurşun mu? Hmm.

 

Grafikler çok güzel. Tepeden baktığınız ortamda, asker sayısı arttıkça hiç yavaşlama olmuyor. Yapımcılar işlerini iyi becermişler. Asker sayısı da öyle bir artıyor ki, sormayın gitsin. Bu durumda, bellek miktarınızın fazla olması gerekiyor. Genel grafikler ortalamanın üzerinde. Karakterler çok hoş, herşey belli oluyor. Kimin ne olduğunu anlamak için ekranın dibine girip bakmanıza gerek yok. Herşey size detaylıca gösterliyor zaten. Binalar, yer şekilleri, ışık efektler, savaş esnasında olan bitenler çok iyi yansıtılıyor.

Ses efektleri olarak da çok başarılı oyun. Kalabalık alanları gözleriniz kapalı anlayabiliyorsunuz. Kılıç kalkan sesleri de oldukça iyi. Ambiance, çok iyi aktarılmış oyuna. Orman, şehir içi ve bunun gibi yerlerde, ses efektleri de değişiyor. Odun gibi sessizlikte dolaşmıyorsunuz. Oyun, 200BC gibi yıllarda geçtiğinden, müzikler de ortamı yansıtmak için techno falan değiller :) Bir oyunda vardı. Eski çağ ama müzikler techno idi. Kötü olmuştu. Bu oyunda böyle bir durum söz konusu değil. RTS oynamak için güzel zamanlar bu zamanlar. Havalar ısındı ama yine de bilgisayar başında sabahlamak eğlenceli olabilir. Oyun oldukça uzun, bitirseniz bile, daha yapılacak birçok şey var. Hatta endless senaryolar da var. Hiç bitmiyorlar. Çok eğlenceliler. Zamanınız varsa, bilgisayar başında kamp yapmak size eğlenceli geliyorsa, tek eksiğiniz bu oyun demektir. O yüzden, gidin alın…

20 ziyaretçi
Copyright By Ahmet KOLASALI Tüm hakları açıktır.

Telehaber.tr.gg 'de sörf için Google Chrome'i tavsiye ediyoruz.
Möhüm Sayfalar;
mIRCmekan | ktunnel | msn ac | msn kaydol | Xhamster | facebook | Sohbet | köpek dövüşleri | kurtlar vadisi gladyo
trSohbet | Forumuz| Linç | ultrAslan Fun Club | Fenerbahçe Fan Club
| 29 Ekim oratoryosu | Fifa 2011 indir | Fifa 2011 e0001 Hatatsı | Fatmagül'ün suçu ne geyikleri | 2011 YGS tarihi | Mor ve Ötesi Kalbin işine bak | Fifa 2011 tek link | Desole dinle indir | Aşk'in işine bak | Kardeşimden sonra full izle | Esed Nod32 Güncelleme | WargoD | Kpss güncel bilgiler |İletişim | Reklam Alt sayfalarımız en kısa zamanda düzenlenecektir.

Sitenin tüm hakları açıktır.Copyright Ahmet KOLASALI
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol